KİTAPLARA İMAN
Allah'ın bazı peygamberlere kitaplar indirdiğine, bunların hepsinin doğru ve gerçek olduğuna inanmak. Amentü olarak bilinen iman esaslarından birisidir. İman konusu olan kitaplara Allah tarafından indirilmiş kitaplar anlamında Kütüb-i ilahiye, Kütüb-i Münezzele, Kütüb-i Semâviye denir. İlahi kitaplar Allah'ın peygamberlerine gönderdiği vahiyler toplamından oluşur. Her topluma peygamber ve uyarıcı gönderildiğine (en-Nahl, 16/32; el-Fatır, 35/25) ve bunlarla birlikte kitaplar indirildiğinde (elBakara, 2/213) göre çok sayıda kitap indirilmiş olduğu söylenebilir. Ne var ki, bunlar Kur'an'da ayrı ayrı anılmaz. Anılanlar yalnız Hz. İbrahim (a.s) ve Musa (a.s)'a indirilen Suhuf'la Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'ân'dır. Güvenilirliği tartışmalı bir hadiste ise toplam yüz sahife indirildiği, bunlardan ellisinin Sit (a.s)'a, otuzunun İdris (a.s)'a, onunun İbrahim (a.s)'a ve onunun da Musa (a.s)'a (onunun Adem (a.s)'a indirildiği de söylenir), indirildiği belirtilir (Ebû Zer'den ibn Ebi'd- Dünya). Kitaplardan Tevrat Musa (a.s)'a, Zebur Davud (a.s)'a, İncil İsa (a.s)'a ve Kur'an da Hz. Muhammed (s.a.s)'e indirilmiştir.
Kur'an kitaplara inanmanın gerekliliğini çok değişik biçimlerde ortaya koyar. Bu konuya ilişkin âyetlerden bir bölümü kitaplara inanmayı buyruk halinde ifade eder: "Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlar(ın)a indirilene, Musa ve İsa'ya verilene ve (diğer) peygamberlere Rabb'leri tarafından verilene inandık, onlar arasında bir ayrım yapmayız, biz Allah'a teslim olanlarız deyin" (el-Bakara, 2/136). "Ey iman edenler, Allah'a, elçisine indirdiği Kitap'a ve daha õnce indirmiş bulunduğu Kitap'a inanın " (en-Nisâ, 4/136). Bazı âyetlerde kitaplara iman, mü'minlerin nitelikleri arasında sayılır: "Mü'minler) sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar, ahirete de kesinlikle iman ederler." (el-Bakara, 2/4). Peygamber de diğer mü'minler gibi kitaplara inanmak zorundadır: "Elçi, Rabb'inden kendisine gelene inandı, mü'minler de. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı" (el-Bakara, 2/285). Bazı âyetler de kitaplara inanmamanın küfür ve sapıklık olduğunu belirterek imanın gerekliliğini dile getirir: "Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse o uzak bir sapıklığa düşmüştür" (en-Nisa, 4/136).
Kitaplara inanmak Allah'a, meleklerine ve peygamberlerine inanmanın bir gereğidir. Allah insanlara doğru yolu göstermek üzere, içlerinden seçtiği peygamberler aracılığı ile kitaplar gönderir. Kitaplar, melek aracılığı ile gelen vahiyler toplamıdır. Allah'a inanmakla birlikte meleklere, vahiy olayına inanmayan, peygamberlik kurumuna karşı çıkan kişi, İslâm'ın öngördüğü inanç bütünlüğünden uzak düşmüş olur. Kitaplar yeryüzünde halife olarak yaratıları insana verilen emanetin, başka bir deyişle yeryüzünde Allah'ın egemenliği ilkesi üzerine kurulu ilahi düzenin gerçekleştirilmesi gõrevinin yerine nasıl getirileceğini gösteren, talimatlar, emir ve yasaklar toplamıdır. Bunlar insan hayatını en mükemmel biçimde düzenleyecek inanç esaslarını, ibadet biçimlerini, yapılması ya da yapılmaması gereken davranış ve eylemleri, güzel ahlâk ilkelerini, siyasal ve toplumsal hayat düzenleyecek temel ilke ve kuralları ihtiva eder. Bu nedenle kitaplara inanmak, insanın inanç ve düşünce dünyasını, bireysel ve toplumsal hayatını Kitap'ın öngõrdüğü biçimde yönlendirme ve düzenlemeyi kabul etmek anlamına gelir.
Adı ne olursa olsun, nasıl nitelenirse nitelensin, bütün ilâhî kitaplar Allah kelamıdır. Kaynakları ve taşıdıkları mesaj açısından aralarında bir fark yoktur. Hepsi gerçektir ve gerçeği bildirir. Temiz yaratılmış melekler aracılığı ile indirilir, Allah'ın koruması altında oldukları için şeytânın ya da başka bir varlığın müdahalesinden uzaktır. Hepsi Allah'ın birliğini, yalnız O'na kulluk edilmesi gereğini bildirir: "Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki ona "Benden başka ilah yoktur, bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım" (el-Enbiya, 21/25). "Andolsun biz her ümmet içinde Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının diye bir elçi gõnderdik... " (en-Nahl, 16/36). "O size dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi şeriat yaptı. Şöyle ki, dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" (eş-Şûra, 42/13). Ancak indirildikleri topluma göre dilleri; "Biz her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın" (İbrahim, 14/4), ile zaman ve toplum şartlarının gerektirdiği kimi kural ve yöntemler değişir: "Sizden her biriniz için bir şerîat ve yol belirledik" (el-Maide, 5/48).
Kur'an'ın andığı suhuflar günümüze ulaşmadı. Tevrat, Zebur ve İncil ise ancak tahrif edilmiş biçimde varlığını koruyabilmiştir. Kitab-ı Mukaddes adı altında birleştirilen bu kitaplardan Tevrat Ahd-i Atik; İncil Ahd-i Cedid olarak anlamakta, Zebur ise Mezmurlar adıyla Ahd-i Atik içinde yer almaktadır. Kur'an, önceki kitapların muhatablarınca nasıl tahrif edildiğine kısaca değinir "Oysa onlardan bir grup vardı ki Allah'ın sözünü işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra. bile bile onu değiştirirlerdi... Vay haline o kimselerin ki Kitab'ı elleriyle, yazıp az bir paraya satmak için "Bu Allah'tandır" derler! Ellerinin yazdığından ötürü vay haline onların. Kazandıklarından ötürü vay haline onların" (el-Bakara, 2/75-79). Buna karşılık Kur'an bozulmaktan, değiştirilmekten korunmuş, vahyin tek ve gerçek ifadesidir. Bu özelliğiyle önceki kitapları içermekte, tahrif edilmiş biçimlerinde bulunan yanlışları düzeltmekte, eksik yanlarını tamamlamakta, eklemeleri iptal etmektedir.
Kitaplara iman, Kur'an'la birlikte eldeki muharref Tevrat, Zebur ve İncil'de de gerçekliğini, doğruluğunu kabul anlamına gelmez. Mü'min onların asallarının Allah kelâmı olduğunu kabul etmekle yükümlü olduğu kadar, elde bulunan biçimlerinin bozulmuş olduğunu da kabul etmekle yükümlüdür. Bu nedenle Tevrat ya da İncil'den gelen bir bilgiyle karşılaşan mü'min, bu bilginin doğru ya da yanlış olduğunu söylemeden önce Kur'an'a başvurmak zorundadır. Bilginin Kur'an'la çelişmemesi, Kur'an'ın öngördüğü ilke ve kurallarla çakışmaması durumunda bilginin doğru olduğunun kabul edilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak Kur'an'a ters düşen bir bilginin kabul edilmesi, Allah'tan gelen bir bilgi biçiminde değerlendirilmesi söz konusu edilemez. Öyleyse kitaplara iman, temelde Allah'ın gönderdiği vahye, vahyin peygamberler boyunca sürdüğüne ve en son ve mükemmel biçimde Kur'an'la noktalandığına inanmayı ifade eder.
(Konu için ayrıca Amentü, İncil, Kelam, Kitap, Kur'an, Peygamberlik, Tevrat, Zebur ve Vahiy maddelerine bakınız).
Ahmet ÖZALP
|